
Şeki gerçekten çok sakin, sade, gezmesi kolay ve içinde barındırdığı eserlerle bir o kadar da zengin bir şehir. Yazlık Saray bölgesini gezdikten sonra şehrin kalanını gezmeye devam ettik.


Saraya girdiğiniz yerden çıkıp Azerbaycan edebiyatının önemli yazarlarından Mirza Fetali Ahundovzade’nin adını taşıyan caddeden aşağıya doğru yürüdüğünüzde kervansaraylara ve alışveriş dükkanlarına geliyorsunuz.

Şeki, Büyük İpek Yolu üzerinde bulunan bir şehir. El sanatları, ipekböcekçiliği ve ticaretin önemli olduğu bu şehirde kervansarayların olmaması tabii ki düşünülemez. Şeki, diğer hanlıkların ve birçok yabancı ülkenin ticaret merkezlerini kervan yolları ile birbirine bağlamış bir şehir. Şeki’de 5 tane kervansarayın varlığı biliniyor. Bunlardan günümüze kadar ancak 2 tanesi ulaşmış; Yukarı Kervansaray ve Aşağı Kervansaray.

18.-19. yüzyıllarda kentte inşa edilen kervansaray binaları, yalnızca kervanların ve gezginlerin konaklaması için değil, aynı zamanda çeşitli ticari işlemlerin gerçekleştirilmesi için de tasarlanmış. Yukarı Kervansaray binası üç katlı. Tüccar bodrum katında mallarını depolar, 1. katta ticari ilişkilerini yaparken, 2. katta da yaşarmış.



Kervansarayın kapılarını bir kapattılar mı, orası adeta bir kaleye dönüşürmüş. Bugün kervansarayların eski ticari canlılığından eser kalmamış. Gezdiğimiz 300 odalı olan Yukarı Kervansaray’da bir zamanlar yaşanan hareketliliğe bugünden inanmak biraz zor. Burası otel olarak kullanılmak istenmiş ve düzenlenmişse de burada pek otele benzer aktivite de göremedik.
Yukarı Kervansaray’ın bulunduğu köşeden Fetali Han Hoyski Caddesi boyunca yürüyünce Shekikhanov Sarayı‘na ulaşıyorsunuz. Fetali Han Hoyski, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin ilk başbakanının ismi.

Biz Shekikhanov Sarayı‘nı Şeki Hanları kışlık sarayı olarak gezdik. Ama aslında sarayın (bence daha çok köşk diyebiliriz) Şeki Hanlarının yakın akrabalarına ait olduğunu bu yazıyı yazarken öğrendim. Duvarlardaki kalem işi çizimler ve boyamalar nedeni ile burada da içeride fotoğraf çekmek yasak.Bir rehber size eşlik ederek tek tek odaları anlatıyor.


Burası uzun, dikdörtgen biçimli iki katlı bir yapı. İç süsleme unsurları gezdiğimiz Şeki Hanları Sarayının içindekilere benzer tarzda. Her katta üç oda ve iki küçük koridor var. Yani diğer saraya göre daha küçük. Birinci kattaki odalarda şöminelerin yerleştirildiği kış salonları bulunuyor. Bu şöminelere “buhari” deniyor. İkinci kat, birinci kata benzer şekilde ve misafirler için tasarlanmış. Buradaki duvar çizimlerinin karakterleri savaşan tarzda değiller. İranlı şair Nizami’nin Leyla ile Mecnun ve Yedi Güzeller gibi şiirlerinin kahramanları duvarlara resmedilmiş. Pencereler yine şebeke sanatında yapılmış. Maalesef saray içinin fotolarını yine açık kaynaktan elde ederek paylaştım.


SHEKİKHANOV SARAYI DUVAR SÜSLEMELERİ
Gödek Minareli Mescid 19. yüzyıl camisi. Çok estetik ve güzel bulduğum bir minaresi var. Cami olarak hala kullanılıyor mu? Bilemedim doğrusu.

Shekikhanov Sarayı yakınında bulunan Han Cami ve Mezarlığı ziyaretini yapmayı ihmal etmeyin. Cami 1769-1770 yılları arasında Şeki Hanı Hüseyin tarafından yaptırılmış.

Hüseyin Han öldürüldükten sonra bu caminin mihrabının altına defnedildiğinden cami Han Camisi adını almış. 1853 yılında çıkan yangında bu cami de zarar görmüş. 1928 Rus işgali sonrasında cami ipek böceği deposu olarak kullanılmış. 2021 yılından beri de cami restore ediliyor.
Caminin yanında Han mezarlığı var. Şeki hanları, aile üyeleri ve akrabaları burada gömülü. Caminin yanında bir de müze açılmış. Biz oradayken kapalıydı. İçini gezemedik.


Han Mescidi gezisi sonrasında yürüyüşünüze devam ederseniz İmam Ali Mescidi‘ne geleceksiniz. Burası 18. yüzyılda inşa edilmiş bir cami ve minare hariç orijinal görünümünü korumuş. Minare Ruslar döneminde yıkılmış. Minare 1997 yılında yeniden inşa edilmiş.



İmam Ali Mescidi gezisi sonrasında yeniden Yukarı Kervansaray’ın bulunduğu yere dönmüş olduk. Karnımızdan gelen gurultuların şiddeti artınca biz de yemek yiyebileceğimiz bir mekan aramaya başladık.

Şeki Palace Otel’in yanında yukarıya, Azadlık Sokağı’na giderek Gagarin Restoran diye bir mekan bulduk. Bildiğimizden değil, bahçe içinde diye girdiğimiz mekanda müthiş bir yemek yedik.

Bir kere mekan çok güzel. Tepeden Şeki manzaranız var. Burada “piti” dedikleri Şeki’nin meşhur yemeğini yemenizi tavsiye ederim.

Piti ayrı ayrı güveç kaplarda ve fırında pişirmek üzere hazırlanıyor. Koyun eti ve sebzelerle (domates, patates, nohut) yapılıp, safranla zenginleştiriliyor. Şeki pitisinde patates yerine haşlanmış kestane kullanılıyor. Seramik kaplara önce nohutlar konuluyor, ardından küçük koyun eti parçaları ekleniyor. Üst katmana ise tuzlu kuyruk yağı ekleniyor. Piti 8-9 saatte pişiyor. Ben kuyruk yağını filan duyunca “ağır gelir, yenmez” filan diye düşünsem de yazımda kullanmak için sipariş ettim. Müthiş bir yemekle böylece tanışmış oldum.

Piti yemenin de bir adabı var. Önce derin ve içinde lavaş bulunan bir tabağa üstte bulunan ve kuyruk yağı ile pişmiş yemek suyunu döküyorlar. Üstüne de sumak koyuyorsunuz. Önce bu sulu kısım yeniyor, ardından da güveçteki yemeği yiyorsunuz. Şeki’ye, Qaqarin Restoranda piti yemek için bile gidilir. Hanım yaprak sarma sipariş etti. O da yemeğinden çok memnun kaldı. Tatlı olarak ise Şeki’ye özgü bir helva var. Onu çok doyduğumuzdan burada yemedik. Kervansarayın altında bulunan dükkanlardan birinden hediyelik olarak aldık. Şeki’den getirilecek iyi bir hediye ararsanız Şeki helvası tercihiniz olabilir.

Azerbaycan’da havanın durumu hiç belli olmuyor. Günlük güneşlik bir havada Şeki’yi gezer, keyifle yemeğimizi açık havada yerken hava birden bozdu ve yağmur başladı. Daha sonra mekandan çıkarak kervansaray altında bulunan dükkanlara bir göz attık. Biz kayda değer bir hediyelik bulamadık ama Şeki helvamızı burada bir dükkandan aldık. Recep Tayyip Erdoğan’ın dükkandan alışveriş yaparken fotoğrafları vardı. Demek ki iyi bir yer diye düşündük.

19. yüzyılda inşa edilen Ömer Hamdi Efendi Camisi yakınlarda bulunan başka bir tarihi eser. Cami günümüze kadar özgün görünümünü korumuş. Rus işgalinden sonra caminin binası depo olarak kullanılmış. 1950 yılından sonra yapı tekrar cami olarak kullanılmaya başlanmış. 1986 yılında çıkan yangın sonrası cami 1987 yılında yeniden inşa edilmiş.

Buradan sonra Gilahlı Cami‘ye (Gilehli Cami veya Gileyli Cami olarak da bulabilirsiniz) doğru gittik. Bu aşamaya kadar Şeki içinde araç kullanmadan gezdik. Şeki Hanları Sarayı otoparkından sonra Gilahlı Camiye kadar 2 km’lik bir yolumuz var. Ama oldukça dar ve tek araçlık sokaklardan geçiyorsunuz. Karşınızda bir cami bulacağınızı sanıyorsanız hayal kırıklığı yaşayacaksınız. Burada sadece ayakta kalmış bir minare bulacaksınız.

Gilahlı Cami, 1749 yılında Şeki Hanı Hacı Çelebi Han tarafından yaptırılmış. 1805 yılında Hacı Şemseddin Bey bu caminin yerine yeni bir cami yaptırmış. Rus işgali sırasında bakımsız kalan cami minaresi dışında çökmüş. Bugün sadece minaresi ayakta duruyor. Burada çok güzel dağ manzaralarına şahit olacaksınız.

Bugüne sığdırmaya çalıştığımız bir başka ziyaret yeri ise Kiş Köyünde bulunan Albaniyan Kilisesi. Dört tarafı dağlarla çevrili olan köyün ana kısmı Tat Dağı’nın eteklerinde yer alıyor. Bu bölgede karbon analizleri ile ortaya konan ve milat öncesi 3000 yıllarına giden yerleşim izleri bulunmuş. Hava iyice bulutlanıp da kararınca, keyif yarım kalsa da Kiş Köyü’ne giden yolun manzaraları harikaydı. Kaynağını Küçük Kafkas dağlarından alan ve köyün kenarından akan aynı Kiş Nehri‘ne eski dönemlerde “Beyaz Su” deniyormuş.



Kiş Albaniyan Kilisesi’nin 12. yüzyılda inşası tamamlanmış. Bazı kaynaklar burasının Kafkaslardaki ilk kilise olduğunu yazıyor. Kilisenin aslında daha eski bir dini alanın üzerine inşa edildiğine dair arkeolojik kanıtlar da bulunmuş.

Biz köye vardığımızda kilise kapalıydı. İçeri girme şansımız olmadı. Kilise bugün müze olarak hizmet veriyor.
Artık konaklama yapacağımız Macara Sheki City Otele gitme zamanı geldi. Biz otele girdik ve valizleri bir köşeye attık. Odada aldığımız Şeki helvalarından tırtıklarken fark ettik ki yakınlarda gezilecek başka yerler var. Hemen otelden çıktık. Yakınlarda bulunan 19. yüzyıl Ermeni Kilisesinin de hatırı kalmasın istedik. Onu da dışarıdan ziyaret ettik.

Sonra yakınlarda bulunan Fuzuli Park içinde bir yürüyüşle Şeki gezimizi bitirmiş olduk. Ne de olsa Azerbaycan’daki son günlerimiz artık. Hayatımdaki en iyi gezi arkadaşım olan eşimle son dakikaya kadar gezmiş olduk

Şeki gerçekten Azerbaycan’da bulunduğunuz zaman içinde ziyaret edilmesi gereken bir şehir. Bu şehri mutlaka gezekalın…
Dr Ümit Kuru
12.09.2023
















