Ekvador-Kolombiya-Venezuela Gezi yazısı/Quito’ya doğru-Quito

IMG_3039-001

Her zaman yaptığım gibi sabah erken uyanıp çevre keşfine çıktım. Kaldığımız oda çiftliğin en eski bölümü. Bu bölüm bir veranda ile tüm çiftliğe bakıyor. Bahçe çok güzel düzenlenmiş. Ortada bir küçük süs havuzu var. Yukarıda kalan bu bahçenin altında bir dizi ağaçlar arasında bir başka bahçe daha var. Oldukça yaşlı ve heybetli ağaçlar var ve bu nedenle Brezilya’dan getirilen ağaçlar bunlar olsa gerek diye düşünüyorum. Bahçede ilk defa gördüğüm çiçekler de var, fotoğrafladım tabii ki. IMG_2952-001

Kahvaltı sonrası yola düştük. Hedefimiz Ekvador’un siyasi başkenti olan Quito’yu ziyaret etmek. Geceleme de orada olacak. Ancak daha önce Cuicocha Krater Gölünü ziyaret edeceğiz.

Quito’nun 100 km kadar dışında olan ve 4500 yıl önce faaliyete geçip, en son faaliyetini de 1300 yıl önce gösteren Cuicocha Volkanı üzerinde oluşan kalderik bir göl burası. Kaldera, volkanik patlama sonucu toprağın çökmesiyle oluşmuş volkanik yerşekli. Kelime, İspanyolcada ‘caldera’ ve Latincede ‘calderia’ denilen ‘pişirilmiş çömlek’ anlamına gelmektedir. Zamanla bu toprak çöküntüsüne su toplanmış ve göl oluşmuş. Gölün tam ortasında ise bir başka tepe var. Çok güzel bir yer ve burada bir saate yakın fotoğraf molası verdik. Rakımın yüksekliği hepimizi etkilemeye devam ediyor.

IMG_2991-001

Bir süre daha yola devamla Quito’ya vardık. Quito Şehri 1978 yılında UNESCO dünya kültür mirası listesine alınmış olan bir şehir. Amerika kıtasında en iyi korunmuş ve en az bozulmuş olan tarihi merkez unvanını taşıyor. Bir diğer özelliği de Polonya’daki, Krakow şehri ile birlikte 1978 yılında ilk deklare edilen UNESCO dünya kültür alanı olması. Tüm şehirde 130 kadar anıtsal bina var.

Quito dağlarla çevrili bir kent. Pichincha Volkanı eteklerinde kurulu. Pichincha Volkanı en son 1999 da faaliyete geçmiş ve o zaman sadece kül fırlatmış. Volkanın 2 tane krateri var. Pichincha bir “Stratovolkan” ve pek çok sertleşmiş lav, tüf ve kül tabakasından oluşmuş, yüksek, konik biçimli bir volkan türüne stratovolkan deniyor. Bu volkanlar dik yamaçlarıyla ve periyodik patlamalarıyla tanıyorlar. Bunlardan fışkıran lavın akışkanlığı az ve çok uzağa yayılmadan önce soğuyup ve sertleşiyor. Buna karşın bazı volkanların püskürttüğü bazik içerikli magmanın akışkanlığı yüksektir ve kalkan biçimli volkanları yapıyorlar. IMG_3063

Quito Şehri 40 km’ye 8 km’lik bir alana kurulu ince uzun yerleşimli bir şehir.

İnkalar, Peru genelini ise 60-70 yıl istila ettikleri halde, Quito’yu 20 yıl istila etmişler. Sonrasında ise İspanyollar devrede tabii ki.

Quito’ya kadar trafikte biraz sorun yaşadık ve beklediğimizden biraz geç olarak vardık. Quito da önce El Panecillo tepesine çıktık. Burası aslında volkanik bir tepe ve anlamı “Küçük Ekmek” . Bu tepe altında 200 yıl öncesine kadar bir göl varmış. Quito’ta tepeden bakmak için ideal bir yer.

Burada tepede boynu bükük, şehre tepeden merhametle bakan ve onu koruduğuna inanılan kanatlı bir Meryem Ana Heykeli var. Fransa’da yapılıp 7000 parça halinde yollanmış ve 1974 de monte edilmiş. Agustín de la Herrán Matorras adlı bir İspanyol sanatçı tarafından yapılmış ve 41 metre boyunda. Buradaki Meryem Ana heykeli,  kanatlı Meryem Ana hali ile dünyada benzeri olmayan bir heykel. Buradan şehri tanımaya çalıştık.

IMG_3068

Daha sonra ise yemek yemek için San Francisco Kilisesinin bulunduğu San Francisco Meydanında (Plaza de San Francisco) Casa Gangotena adlı bir otelin lokantasına gittik.  Burada çok zaman kaybettik. Sipariş almaları ve yemek yememiz neredeyse 2 saat sürdü. Bu nedenle de Quito’da çok önemli bir müzeyi ziyaret edemedik, kiliselerin içine giremedik. Bundan sonrada siparişlerimiz hep önceden verip daha sonra lokantaya gittik. Latin Amerika ülkelerinde ve özellikle de Ekvador’da yemek işinin siparişinin verilmesi ve yemeklerin gelmesi tam bir merasim. Vakit kaybı oluyor.

IMG_3114Yemekten sonra yürüyerek şehri gezmeye başladık. San Francisco Meydanı Latin Amerika’da tarihi merkezler içinde en geniş yapı topluluklarının bulunduğu meydan. Bu meydanda yerliler mal değiş tokuşu yaparlarmış.  Hemen meydanda bulunan San Francisco Kilise ve Manastırının yapımına 1550 yılında başlanmış ve neredeyse 150 yıl sürüp 1680 yılında bitmiş. Kilisenin tavan işlemeleri çok güzel.

Sonrasında Sucre Caddesini takip ederek önce La Iglesia de la Compañía de Jesús kilisesine geldik. Şehrin en eski ve tavan işlemeleri ile önemli olan bu Cizvit Kilisesi içine girmek şansımız olmadı.

Yolun devamında Bağımsızlık Meydanına  (Plaza Grande) ulaştık. Bu meydan, pazar günü olmasının da özelliği ile çok hareketli. Burada hükümet aleyhtarı bir gösteriden, İsrail’in Gazze şehrinde Filistinlileri bombalaması aleyhinde gösteriye kadar çeşitli gösteriler vardı.  Burası aynı zamanda 1534 yılında bölgeye gelen İspanyolların şehri ilk kurmaya başladıkları alan özelliğini de taşıyor. Meydanda merkezde bulunan sütun ve tepesindeki heykel, 1809 yılında İspanya’dan bağımsızlığın kazanılması anısına dikilmiş. Meydanın Güney Doğusunda Quito Belediye Binası, Kuzey Doğusunda Başpiskoposluk Binası ve Hotel Plaza Grande (Palace Hidalgo), Kuzey Batısında Palacio de Carondelet (Ekvador Başkanlık Sarayı) ve Güney Batısında da Quito Katedrali bulunuyor. IMG_3196

Carondelet Palace, Ekvator hükümet binası ve Cumhuriyet döneminin tüm başkanları ülkeyi bu binadan yönetmişler. 2007 yılından itibaren bu saray tüm halkın ziyaretine açılmış.

Quito Katedrali 1562 de yapımına başlanan bir Katolik kilisesi. 1806 da yapımı tamamlanıyor. Bu katedralde piskopos José Ignacio Checa y Barba striknin dolu bir şarabı içtiğinde suikasta kurban gitmiş. Ayrıca Ekvator özgürlüğü için savaşmış Simón Bolívar’ın generallerinden birisi ve Bolivya’nın ikinci devlet başkanı olan Güney Amerikalı devrimci önder Mareşal  Antonio José de Sucre’nin mezarı da bu katedraldedir. Bu arada bir not daha; Ekvador’un Amerikan Dolarını para birimi olarak kabul etmeden önceki ulusal para birimi Sucre. Bizim gezme saatimiz geçe kaldığından ne bu Katedrali ve ne de La Iglesia de la Compañía de Jesús kilisesinin içine girebildik. Yazık oldu. Özellikle Sucre’nin mezarını görmek isterdim.

Santo Domingo Kilisesi de ancak dıştan görülebildi.

Daha sonra bu güzel şehrin tarihi kısımlarında serbestçe gezebilmek için dağıldık. Guayaquil caddesi boyunca bir arktan, cadde sonundaki diğer arka kadar yürüdük. Evler iyi tamirat görmüş Koloniyal ve Cumhuriyet dönemi evlerinden. Bu şehrin tarihi merkezi, UNESCO Kültür Mirası listesi içinde ama bence Cartagena nın tarihi merkezi daha güzel bir örnekti.

IMG_3328

Akşam grup olarak buluşup aracımıza dolduk. En son olarak   Basilica del Voto Nacional önünde durup gece fotoğraflarımızı aldık. Bu bina Amerika ve Ekvador’daki en önemli ve en büyük neo-Gotik tarzdaki bina. 1895 yılında yapımına başlanmış ve teknik olarak da hala bitmemiş olan bir bina ve söylence bu ya! Bu yapının tamamı bitince dünyanın da sonu gelecekmiş…

Sonunda Quito’da kalacağımız Reina Isabel adlı otele giriş yaptık. Gün yorucu oldu. Yemek sonrası bu modern ve tarihi merkez dışındaki otelimizde güzel bir uyku umuduyla dinlenmeye çekildik. Umuduyla diyorum; Yüksek rakım hepimizi etkilemeye devam ediyor. Çünkü Quito’da 2700 metre rakımlarda bir şehir..

Evet Sevgili Sanal Gezgin arkadaşlarım..

Yarın başka bir Ekvador bölümünde görüşmek üzere Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

16.08.2014 Saat 00:17

 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: