MEKSİKA: PUEBLA-OAXACA GEZİLERİ

Gezi Tarihi: 18.10.2010

img_7840

Sabah erkenden kalkıp şehri sakin ve gündüz haliyle tekrar gezmek kararını, bir gece öncesinden eşimle vermiştik. Bu kararımızı da  uygulayıp Puebla şehrinde sabah yürüyüşümüzü yaptık. Kendisi de bu kadar iyi bir gezgin olmasaydı işimiz zordu..

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Saat 06:30 olmasına rağmen şehir hala aydınlanmamıştı. Melekler Şehri Puebla’yı dün gece bıraktığımız yerden gezmeye devam ediyor gibiydik. Tek fark dün gece karanlık artarken, bu saatlerde aydınlık artıyordu. Puebla şehrindeki tarihi evlerin önemli bir özelliği, evlerin dış yüzlerinin seramiklerle kaplı olması. Gündüz gözü ile bunu daha iyi anlayabiliyorsunuz. Duvarlarında insan figürlerinin yer aldığı House of Dolls, iki yüzüncü bağımsızlık yılını kutlamış ve hala yanan ışıkları ile Belediye Binası, Hz İsa Kilisesinin bembeyaz çan kulesi ve Katedral gibi yol üstü tarihi binaları fotoğraflayıp otele geri döndük ve kahvaltıya yetiştik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu arada dün gece yazmayı unuttum; Meksika’da 1-3 Kasım tarihleri arasında Fiesta del Muerte veya Ölüler Bayramı diye önemli bir dini bayram kutlanıyor. Önce Cadılar Bayramı gibi bir şey düşünmüştük ama alakası yok. Bir tür ölülerini anma bayramı diyebiliriz. Bu bayramda çikolatadan kurukafalar ve şekerlemeler dükkanları süslüyor. Ayrıca hemen hemen her yerde alçıdan yapılmış iskeletler görülüyor. Biz bu tatlıların satıldığı bir dükkana girdik. Çeşitli meyvelerle tatlandırılmış ve lokum kıvamında ama tam da lokum denmeyecek ve patatesin ana maddesini oluşturduğu “Camotes de Puebla” adlı tatlıdan denedik. Ben çok beğendim, tavsiye ederim.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Şehirden çıkarken gördüğümüz anıtı, 5 Mayıs 1862’de Meksikalı General İgnacio Zaragoza komutasındaki birliklerin, Fransızları bu şehirde yenmeleri anısına dikmişler.

IMG_7751.JPG

Puebla ile Oaxaca arasındaki mesafe 344 km’yi buluyor. Yol ise doğa güzellikleri ile doluymuş. Umuyorum doğrudur! Yoksa hiç çekilmez.

Meksika’daki yollar neredeyse tamamen bir gidiş, bir de geliş şeklinde ve önünüze kamyon irisi bir araç çıktı mı mahvoldunuz. Allahtan şoförümüz Rafael, usta bir şoför, bazen yüreğimizi ağzımıza getirdiyse de başka türlü bu yollar bitmezdi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Şehirden çıkınca şamdan şeklinde kaktüsleri görmeye başladık. Bu kaktüsler bazı yerlerde dev boyutlarda olabiliyorlar. Kaktüslerin bol olduğu bir yerde durup bol bol fotoğraf çektirdik. Yol gerçekten sıra sıra dağlar ve boy boy, çeşit çeşit kaktüslerle doluydu. Dedikleri kadar güzel bir yoldu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yaklaşık 5 saat kadar sonra Oaxaca şehrine vardık. Yeşim şehri olarak da bilinen bu şehre varır varmaz geziye başladık.

IMG_4478.JPG

Toltek, Mistek ve Aztekler gibi çok sayıda yerli halka ev sahipliği yapmış olan bu şehre, şehir adını ve bir şehrin olması gerekenlerini İspanyollar vermiş. İspanyol General Hernan Cortes’de Oaxaca Vadisi Markisi unvanını taşırmış. Bu şehirde ilk ziyaret ettiğimiz yer Zocalo Meydanı ve Katedral oldu. Gördüğümüz tüm şehir meydanları (Zocalo) içinde en renklisi ve hareketlisi burası ve doğrusu bu hareket ve renk cümbüşü bizi kendisine doğru çağırıp durunca çabucak Katedral dışına attık kendimizi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

İlk olarak Katedral den meydanın aşağısına doğru yürüyünce daha çok giysilerin ve resim gibi ürünlerin satıldığı sokak pazarına geldik. Buraya daha sonra döneceğimiz söylendiğinden önce çikolata ve kakao dükkanlarına yöneldik. Burada kakao çekirdeklerinin çekilerek toz halde kakaoya dönüşümünü seyrettik ve soğuk halde servis edilen kakaoyu tattık. Çikolataları bizim yediklerimize göre daha az tatlıydı.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Daha sonra sebze pazarına daldık. Çeşit çeşit acı biberler ve sebzeler vardı. Sebzelerin bazıları pek tanıdık gelmedi. Bir de çuvallar içinde satılan çekirgeleri görünce orada koptuk. Gruptan bazı arkadaşlar tadına baktılar ama benden uzak dursun.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonra da Katedrale doğru yürüyüp hediyelik eşyalar satan satıcıları hem fotoğrafladık, hem de beğendiğimiz hediyelik eşyalar için sıkı bir pazarlık içine daldık. Epey bir yürüyüş sonrasında yorulunca pazarın hemen kenarında ve pazardaki hareketliliği izlemeye imkan veren bir kafeye oturduk. Meksika’da her bira istediğimde getirilen Corona marka soğuk biramı kafede keyifle yudumlarken, bir taraftan da insanları gözledik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Buradaki son aktivite ise Santa Domingo Kilisesini ziyaret oldu. 1550-1600 yılları arasına tarihlenen bu kilisenin içi her Dominiken kilisesi gibi çok şatafatlıydı.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonradan otelimize doğru hareket ettik. Otel Hacienda La Noria adlı bir oteldi ve kaldığımız en güzel otellerden bir tanesiydi. Güzel bir akşam yemeği sonrası, açık havada kahvelerimizi yudumladık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yarın yine yollardayız. Önce 2000 yıllık Tule Ağacını görüp sonrada Mitla antik kentini gezeceğiz. Son durak ise Tehuantepec olacak.

Gezekalın, Aydınlık kalın…

Dr Ümit kuru

İlk yayın tarihi:  08.11.2010 saat 22:30

Gözden geçirilmiş yayın tarihi: 21:10.2016

 

Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: