Baharı İtalya’da Tarihin İzlerinde Yaşamak-Sorrento-Pompeii

IMG_2247

Gezi üstüne gezi olunca bizim İtalya yazımızın devamı bir türlü gelmedi..

Neyse! Dönelim konumuza..

Positano’da son kahvaltımızı aldıktan sonra Sorrento’ya doğru yola çıktık. Günün gezilecek yarısını Sorrento’da, sonraki yarısını da Pompeii’de geçireceğiz. Saat 20:30’da Napoli’den Palermo’ya uçup, gezinin Sicilya Adası’ndaki bölümüne başlayacağız.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sorrento İtalya’nın en şirin şehirlerinden bir tanesi olsa gerek. Burası zamanında surlarla çevrili ve doğal korunaklı bir şehirmiş. Bir dönem Turgut Reis bu kıyılarda boy göstermiş ve 3000’e yakın esir almış.

IMG_2049

Otobüsümüz bizi otoparkta bıraktıktan sonra şehri gezmek üzere merkeze doğru yürüyüşe geçtik. Önce Napoli Körfezi, Vezüv Yanardağı ve liman manzarasını görebileceğimiz bir yere gittik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonra şehrin ana meydanlarından olan Piazza St Antonino’ya döndük. Bu meydanda şehrin koruyucu azizi olan Antonino’nun bir heykeli var . Bu meydandan eski şehrin önemli bölümlerini gezdiren moto trene binmeniz çok akıllıca olacaktır. Bizim gibi bu güzel şehirde kısa zamanı olanların yapması gereken bir olay bu.

IMG_2186

Biz önce şehir de kısa bir tur attık, sonra da yaklaşık 45 dakika süren ve 10 EUR bedeli olan moto tren turunu aldık.

Bu turu yaptıktan sonra rehberimiz Anıl’ın tavsiyesi ile Corso Italia Caddesi üzerinde bulunan ve Franco adlı (Pizzeria Da Franco) pizzacıya gittik. Bu şehre gelmişsseniz bu pizzacıda pizza yemeyi asla unutmamalısınız. İtalya’da yediğimiz en güzel pizzaydı. Bu pizzacı karşısında limon bahçesi var. Bu şehir Limonçellası ile meşhur.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Pizza sonrasında Pompeii’ye doğru yola düştük.

Sorrento-Pompeii arası 30 km kadar sürüyor. Burada bir yerel rehber aldık ve yüzyıllar boyunca küller altında kalmış olan Pompeii açık hava müzesini gezmeye başladık.

Önce bu kent ve tarihin en korkunç olaylarından bir tanesi olan 79 yılındaki Vezüv Yanardağı patlaması hakkında bazı tarihi bilgiler verelim;

Vezüv Yanardağı 79 yılında patladığı zaman Doğu tarafında kalan 4 şehre ağır zararlar vermiştir. Özellikle Pompeii ve Herculaneum adlı şehirler yeryüzünden silindiler ve 15 metreyi bulan lav ve kül tabakası altına kaldılar. O anda insanlar ne yapıyorlarsa o halde kaldılar. Vezüv yanardağındaki püskürme tam iki gün sürdü. 24 Ağustosta sabah erken saatlerde başlayan patlamalarla volkanın üstü bir şemsiye gibi kara bulutlarla kaplandı. Sonrasında ise bu bulut kül ve ufak volkanik taş olarak şehre düşmeye başladı. İnsanlar korksalarda, çok azının şehri terk ettiğini biliyoruz. Nereden mi biliyoruz? Şair Romalı Pliny’nin o gün   Pompeii’deki trajedi ile ilgili olarak ayrıntıları ile yazdığı notlardan biliyoruz. Aslında bu büyük patlamanın öncesinde bölgede çok sayıda yaşanan depremler bir uyarıydı. O dönemde bu uyarıların önemini vurgulayan da olmamıştı. Hoş! Vurgulayan olsa da pek dikkate alınmazdı herhalde. Bölge de zaten her zaman küçük sarsıntılara rastlanıyordu. Yani küçük depremleri pek önemsemezlerdi. Bölgenin verimli toprakları sayesinde yeşillikler, ağaçlıklar içinde bir cennet düşünün. Vezüv Dağının eteklerinden başlayan yerleşim yerleri yukarılara kadar uzanıyordu. Zenginlerin villaları pek ünlüydü ve bölge bir tatil yeri, Pompeii ise bir zevk şehriydi. Bir iki sarsıntı için bölge terk edilir miydi?

Şehire gökten saatlerce kül ve küçük taşlar yağdı. Patlamaların şiddeti gece yarısı arttı. Yoğun bir şekilde öldürücü gaz solundu. Sonunda  sıcaklığı 200 C’leri geçen öldürücü lavlar saatte 100 km hızı aşan bir şekilde şehire aktı. Bu iki gün sonunda Pompeii 6-7 metre, Herculaneum ise 18 mt derine gömülmüştü. Dönemin en güzel evlerini, eşyalarını ve sanat eserlerini bünyesinde barındıran Pompeii yerle bir olmuştu.

Yüzyıllarca yıl bu kentlerin varlığı da unutulmuştu. Batık kent diğer bölgeye bir su kanalı yapmak üzere gelen mimar Bomenico Fontana tarafından keşfedildi. İlk kazılar 1709’da Herculaneum’da başladı. Uzun çalışmalar sonucunda, kentin yedi kapısı, güneydoğu- kuzeybatı yönündeki ana caddesi ve diğer önemli caddeleri, çok sayıda ev ve casalar (yüksek sınıf evleri), kent duvarları ortaya çıkarıldı.

Size iki adet konu ile ilgili belgesel linki veriyorum. İkisi de müthiş. Özellikle BBC’nin belgeseli sanki bir sinema filmi tadında..

 1860’da İtalyan bilim adamı Giuseppe Fiovelli taşlaşan küllerin arasında bir boşluğa tesadüf edince buraya açılan delikten sıvı alçı döktürerek içerideki boşluğun kalıbını çıkardı. 19 yy’ın ikinci yarısında Giuseppe Fiovelli’nin başkanlığında yapılan kazılarda ilk kez ilmi yöntemler uygulandı. Bununla beraber Pompei’de çalışan arkeologlar lavlar altında kalan insan ve hayvan vücutlarını ortaya çıkarmak için ilginç bir yöntem geliştirmişler. Buna göre; Sert bir cisimle, taşlamış lavla kaplı kabarık yerlere vuruyorlar. Altta boşluk olduğu zaman duyulan ses değişik olduğundan böyle bir yere rastlandığında küçük bir delik açıyorlar ve bu delikten içeriye sıvı alçı döküp donmasını bekliyorlar. Daha sonra üstteki taşlaşmış lav kaldırılıyor ve alçıyla biçimlenen vücut ortaya çıkmış oluyor. Böylece, Vezüv’ün lavlarından kurtulamayan soylular, köleler, çocuğuna sarılmış anneler, yaşlılar, gençler, köpekler ve atlar oldukları gibi meydana çıkmışlar. Yani aslında taşlamış kelimesi bildiğimiz anlamda taşlaşmayı kastetmiyor. Bu cesetlere verilen özel bir madde (silikon) sayesinde cesetler bozulmadan korunabiliyor.

Taşlaşmış insan vucutları, duvar resimleri, mozaikler, mobilyalar ve mutfak eşyaları Napoli’nin ünlü müzesinde şu anda sergileniyor. Biz Napoli’de bu müzeyi gezmeye zaman bulamadık ama Pompeii’yi daha iyi anlamak için bu müze mutlaka gezilmeliymiş.

Bu patlama Vezüv Yanardağının ilk sabıkası da değil. Yine 472 yılında Vezüv’de büyük bir patlama olmuş. Kraterden saçılan kül ve dumanların rüzgarların yardımı ile İstanbul’a kadar geldiği yazılıyor. Yanardağ bundan sonra sıra ile 1631’de (18.000 kişi öldü), 1794’de (5.700 kişi öldü), 1822, 1855, 1872, 1880, 1895, 1906, 1929 ve 1944 yıllarında patlayarak can ve mal kaybına sebep olmuş. 1906’da ki patlamada birçok kasaba ve köy lavlar ve küller altında kalıp harap olmuş.

IMG_2208

IMG_2195Dönelim gezimize; Burasını gezmek için değil birkaç saat aslında günler harcayabilirsiniz. Caddeler, evler, tapınaklar sanki hala kullanılabilecek haldeler. Bazı evler ve villalar üzerlerinde hala sahiplerinin isimlerini taşıyorlar. Pompeii gezi alanı arkeologlarca 9 bölgeye bölünmüş. Biz 1. bölgede tiyatro ve civarı ile geziye başladık. Tiyatro milattan önce 200-150 yılları arasında inşa edilmiş ve 5000 kişilik.

Daha sonra ise araba tekerlekleri ile aşınmış ama hala belirgin ve kullanılabilecek haldeki caddeler boyu yürüdük.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu caddelerde kanalizasyon mazgallarını, şiddetli yağan yağmurlardan ıslanmadan yürüyebilmek için yapılan yükseltileri görüp zamanın alt yapısının inceliğine hayran oluyorsunuz. Ama ben en çok da yol boyu yapılmış olan çeşmelere hayran kaldım.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonrasında bazı özel villa evlerle, Pompeii’nin genelevini (Lapunare) gezdik. Pompeii aslında zevk ve eğlencesi ile ünlenmiş bir şehirmiş. Hala ayakta olan bir tanesini gezmek çok ilginçti. İki katlı olan bu evin üst tarafı hali vakti iyi olanlar için hizmet vermiş ve girişi ayrı yerden. Alt kısım ise avam takımına hizmet etmiş. Burada duvarlarda çeşitli erotik resimler var. Bu resimler aslında bir fiyat listesi. Müşteri istediği alem biçimine göre fiyat ödüyormuş. Yatakların bazaları taştan. Bu evlerden bu şehirde çok sayıda bulunuyormuş. Sokaklarda bulunan penis kabartmaları müşterilere bu evlerin yönünü gösteriyormuş. Bunlar da hala taşlar üzerinde duruyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Daha sonra forum alanı ve civarını gezdik. Burada Macellum adı verilen ve zamanın gıda pazarı olan bir yeri gezdik. Burada ayrıca iki adet kazılardan çıkarılan taşlaşmış insan da sergileniyor. Ayrıca civarda çeşitli tapınaklarda varmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

 Burada bulunan villaların tümünü gezme şansımız yoktu. Biz Faun Evi’ni gezdik. Bu evin ismi avlusunda bulunan ve aslı Napoli müzesine taşınan Faun (yarı insan yarı keçi) adlı mitolojik bir tanrının heykelinden geliyor. Buradaki diğer önemli bir eserde İskender ile Pers Kralı Darius’un savaşını gösteren ve aslı Napoli Müzesinde bulunan mozaik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bir diğer ev orta halli bir Romalı eviydi. Hüzünlü Şaiirin Evi diye bilinen bu evin özelliği köpek mozaiği. O zamanlar evlerin ön kısmı ticarethane oluyormuş.

IMG_2364İlk defa bir antik şehrin dükkanlarını işlevleri ile Pompeii’de gördüm. Gezdiğimiz bir yer yemek satılan bir dikkandı. Burada taşlaraIMG_2360 oyulmuş kaplar içine konan yemekler satılıyormuş.

Daha sonra yavaş adımlarla bu güzelim şehirden çıktık. Ne yalan söyleyeyim bu şehirde en az bir tam gün geçirebilirdim.

Bu gezi sonrasında Napoli Havaalanına gidip akşam uçağı ile Sicilya Adasındaki ilk gezi yerimiz olan Palermo’ya uçtuk. Palermo’da bizi almaya gelecek olan servis aracı 1 saat kadar gecikince gezimizin en kötü aksaklığını yaşadık.

Bu bölümü yazarken bile yoruldum ve 2 günümü aldı.

Ama ne güzel gezmişiz değil mi Sanal Gezginler?

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

26.05.2015 Saat 23:45

IMG_2271

Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: