Tango…
Arjantin denince, içinde hırçınlık, asilik, küstahlık gibi bazı duygular ile kalp kırıklıkları ve paramparça olan hayaller neticesinde ortaya çıkan melonkoliyi barındıran bu danstan başka ne gelir?
Arjantin gezi programımız belli olunca eşimle birlikte tango kursuna gitme ihtiyacı bile hissetmiştik. Sonucu sormayın! Genelde sevgili Naime için bu tür aktivitelere katılırdım ama tango kursu alırken ki hissettiklerimin çok farklı olduğunu itiraf etmeliyim. Hani bazı duyguları kelimelere dökemezsiniz ya! İşte o zaman ki hislerim de onlardı. Amacımız tangonun temel figürlerini öğrenip, Buenos Airtes’te 1-2 figür attırmaktı. Gerçi Buenos Aires’te değil ama Şili’de, alakasız bir yerde ve çok alakalı bir zamanda, Dünya Kadınlar gününde hanımla 1 dakika bile sürmeyen bir tango gösterimiz oldu. Usta düzeyinde tangocu sayılabilecek ve Arjantin gezi grubumuzda bizle birlikte olan sevgili Svetlana hariç, diğer arkadaşlarımın gözünü boyamayı da başardık sayılır 🙂
Anlatmak istediğim olay bizim tango beceriksizliğimiz değil tabii ki..Size bu bölümde Arjantin Tangosundan bahsetmek istiyorum. Buenos Aires’te El Querandi restorantta yemek sonrasında tarihsel bir bütünlük içinde çok güzel bir tango gösterisi izledik. O gece tam olarak anlayamamıştım ama bugün tango konusunu ayrı olarak yazmaya karar verince ve okuyunca ne kadar güzel bir sunum yaptıklarını anladım. Sizlerle de bu bilgileri bu sayfalarda paylaşmak isterim.
Tango, Buenos Aires/Arjantin ve Montevideo/Uruguay kökenli bir dans ve müzik türü. Dansla beraber gelişen müzik tarzı da aynı adla anılmakta.
Avrupa’dan büyük umutlarla Arjantin topraklarına, Buenos Aires’e göç eden çok sayıda insan olmuş. Fakir gelen ve umutla geldikleri bu topraklarda hayal kırıklığı yaşayan, yanlarında eşlerini de getirememiş bu geniş sayıdaki erkek topluluğunun 1800’lü yıllarda batakhaneler dışında bir eğlence yeri olmamış. Compadre” veya “Compadrito”adı verilen bu kabadayı tipilemelerinin eğlence anlayışı “şarap” ile “cana” (bir tür şeker kamışı rakısı) içip, şarkı söylemek ve dans etmekmiş. Müziklerinin temel aleti ise Avrupadan beraberlerinde getirdikleri ve akordiyonun akrabası sayılan Alman yapımı Bandoneonmuş.
Yani tango müziği Buenos Aires’te o dönem alt sınıf olarak adlandırılan insanlar tarafından sokaklarda ve batakhanelerde yaratılmış.Yaşadıkları hayal kırıklıkları, geleceğe ait büyük umutlar ve geçmişten getirilen kültürle harmanlanarak tango müziğini oluşturmaya başlamış. Tango, alt kesime ait olması ve genelevlerde yayılması sebebiyle uzun süre ahlaka aykırı bulunmuş. Genelev mekanları fakir kesimin yanı sıra orta ve daha üst kesimin de uğrak yeri olunca her iki kültür burada birbirlerini tanımışlar. Böylelikle alt kesimin sokakta yarattığı tango ile üst kesim bu mekanlarda tanışmış. Zamanın ilerlemesi ile tangoda da değişiklikler olmuş.
Avrupaya gelen Arjantinli Tangocular sayesinde Avrupa’da tangoyu tanımış. Bu dansın kaderi midir nedir? Avrupa’da da bu dans önce alt kesimlerce sevilmiş. Sonrasında ise yavaş yavaş figürlerde sadeleşmelerle Avrupa Tango ortaya çıkmış.
Tango sözcüğünün anlamı konusunda en fazla aklıma yatkın gelen Latince dokunmak anlamına gelen “tangere” fiilinden türediğidir. Bizim dans hocasının “tango dokunmak, karşındakine hissettirmektir” cümlesini neden bu kadar çok sayıda tekrarladığını şimdi daha iyi anlıyorum.
Tangonun dramatik duygusu, dans sırasında çok zengin doğaçlama fırsatları yaratması, dansın özünde aşk ve melankoli tutkusunun yatmasından ileri geliyormuş. (http://www.youtube.com/watch?v=oB-RS000NLs) .
Dans konusunda bu kadar yeteneksiz ve isteksizken neden tangoyu sevdim bilmiyorum. Ama yalnız da değilim galiba. Çünkü sevgili Svetlana’nın verdiği bilgiye göre tangonun en fazla yapıldığı ülkeler arasında Türkiye üst sıralarda geliyormuş.
İşte sevgili Sanal Gezginler, sizlere kısaca ve kabaca tango…
Derslere yeniden mi başlasam acaba?
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
16.04.2013 Saat 01:47