Karşı Sahil; Midilli (Skala Eressos-Sigri)

IMG_2568

Sabah otelin güzel kahvaltısını yedikten sonra, uzun bir gün için yollara düştük. Bugün Kalloni Körfezinin sol yanında ve 51 km kadar ötede bulunan Eressou sahiline gideceğiz. Yol km olarak kısa ancak çok dar ve virajlı bir yolumuz var. Bizim ekip biraz mızmızlanacak ancak Midilli Adasının en güzel sahilini görünce kocaman bir “aferrrimm” alacağım diye düşünüyorum. Bu arada bir de bu adanın “yapmadan gelmeyin”i olarak tarif edilen “Fosilleşmiş Orman Parkı ve  Müzesi” gezilerini ve Sigri kasabasına kadar gidip denizine de  girebilirsek benden mutlusu yok.

kalkış Kalloni, Yunanistan varış Kalloni, Yunanistan - Google Haritalar - Google Chrome 15.07.2013 003250

Adanın bu tarafı dağlık ve yeşil yoksunu. Yani sizi çok sıkacak olan yola hazırlıklı olmanız gerekiyor. Yaklaşık olarak bir saat süren bir yol sonrasında önce Eressos’a (Eresos) sonrada sahil kısmı olan Skala Eressou’ya vardık. Arabımızı otoparka bıraktık. Hemen söyleyelim ki, burada otoparklar ücretsiz. Daha sonra da sahile dizilmiş olan çok sayıdaki kafe-restorandan bir tanesine yerleştik. Bu yol yorgunluğunun üstüne önce bu adada iyi yapılan bir yerde içilince tadına doyum olmayan frappelerimizi ısmarladık. Sonra da pırıl pırıl gözüken denize girdik.

Burası ile ilgili olarak konuşulması gereken şahsiyetler var; Bunların en önemlisi burada, Eresos’da, doğmuş olan kadın şair Sappho’dur. Bütün dönemlerin en büyük kadın şairi, Platon’a göre Onuncu İlham Perisi Sappho (Safo, Sapfo) Lesvos Eresos’ta m.ö. 617 ile m.ö. 612 arasında bir tarihte aristokrat bir ailenin kızı olarak doğmuştur. Sapfo aşkın tutkusu ve acısından, bedeni ve aklı felç eden dağıtıcı arzudan bahseden  şiirler yazar. Onun şiirleri ile dünyada ilk kez “ben” ve günlük tutkular yüceltilmeye değer bulunmuştur. Bir Afrodit kültü rahibesi olan Sappho, bağlı bulunduğu kültün de kendisine vermiş olduğu rahatlığa dayanarak özgürce içinden geçeni söylemiş, açık ve yürekli  bir tutum sergilemiştir.

sappho heykeli-İstanbul Arkeoloji MüzesiDilindeki bu içtenlik ve açıklık sayesinde eserleri, tüm ardıllarını ve benzerlerini geride bırakarak yüzyılların ötesine geçmiş, çağlar boyu öykünülmüş, eleştirilmiştir. Ona ait olduğu söylenen bir şiirden son bölüm;

”dalın, en tepedeki dalın ucundan
sarkar
elmanın en tatlısı;
bıraktılar orada onu, koparmadılar;
sanma ki unuttular;
uzanamadı ki kimse
ta oralara “

Sapfo tarihte bilinen ilk feminist  kabul ediliyor. 19. Yüzyıldan sonra lezbiyen terimi, Lesvos’lu Sapfo’ya izafen kullanılmaya başlanmış. Oturduğum yerden göz alabildiğince uzanan sahile ve pırıl pırıl denize bakıp Sapfo’yu düşündüm. Kendisine ilham veren bu sahilde, kim bilir nasıl fırtınalı bir yaşamı olmuştur.

Buralarda yaşayan bir diğer önemli şahsiyet ise m.ö. 4. yüzyılda yaşamış olan Theofrastos’dur. Bu kişinin bitki biliminin temelini attığına inanılır.

Skala Eresou’da plajda şemsiye-şezlong hizmeti pek yoktu. Olasılıkla hemen yukarıdaki kafe-restoranlardan bir tanesine yerleşmenizi istiyorlar ve o nedenle bu hizmeti vermiyorlar. Öğle yemeğimizi de burada yedik. Restoranın mutfak bölümünde bir hanımın börek sardığını görünce, bizim menünün başlangıcı da şekillenmiş oldu. Böreklerin içi bolca peynir dolu, yani malzemeden kaçırma yok. Bir Yunan salatası ve arkasından da karidesli makarna söyledik. Burada deniz ürünleri oldukça ucuzlar.

Yemek sonrasında ekibin Fosilleşmiş (Taşlaşmış) Orman Parkı ve Müzesi ile Sigri’ye doğru gidiş konusunda nabzını bir yokladım ama pek niyetleri yok gibi. Deniz de öyle güzeldi ki onlara hak da vermiyor değilim. Ancak aklıma düştü bir kere, mutlaka gidilecek. Önce “ben gideyim bari” dedim. Buluşma saatini de verip parktan arabayı alıp yola da düştüm. Ama sonra buralara kadar gelmişken onların da görmeleri gerekir diyerek tekrar sahile geri döndüm. Doğrusu bu sefer onlara pek seçme şansı da bırakmadım. “Haydi toplanın gidiyoruz” şeklinde bir emrivaki yaptım. Ekip toparlanınca tekrar yola düştük.

Yol gerçekten çok tatsız. Ağaç namına bir şey yok. Sigri’nin 8 km dışında bulunan 1994 tarihinde hizmete açılmış olan müzeyi gezmeyi hedefledik. Aslında 1985 yılında Dünya Kültür Mirası olarak korunması kabul edilmiş  ve 2004 yılında da UNESCO’nun Global Jeopark Listesine dahil edilmiş olan toplam alanı 150 km2’lik Fosil Orman Parkını da gezmemiz lazımdı. Bu parkın 2 km’yi bulan yürüyüş yolu üzerinde fosilleşmiş ağaçları görmeyi isterdim ama ekibi zor kandırdık. Şartları da zorlamanın bir anlamı yoktu.

Fosilleşmiş Orman Parkının hikayesi şöyle;

IMG_2622Bir zamanlar bu bölge subtropikal bir bölge imiş. Bir zamanlar dediysem 20 Milyon yıl öncesinden bahsediyorum. Burada  faaliyette olan volkanların lavları ve külleri, bu bölgede yoğun ve sık olarak bulunan dev ağaçları devrilmiş, bir kısmını yakmış ve bir kısmını ise küllerle örtmüş. Bu ağaçların zamanla taşlaşması ile günümüzün Fosilleşmiş-Taşlaşmış  Orman Parkı ortaya çıkmış. ABD’de Arizona’da bir örneği olan ama buradaki parkın büyüklüğünün sadece 8 km olduğu düşünüldüğünde, Midilli Adasındaki bu parkın önemi daha da iyi anlaşılabilir.

Fosilleşmiş Orman Parkına 3 km olduğunu gösterir tabelayı geçtikten sonra Lesvos Fosillenmiş (Taşlaşmış) Orman Doğa Tarihi Müzesine vardık. Yeğen ve ben müzeden içeriye daldık, ekibin kalanı ise kafeteryada bizi beklemeye geçti. Müzeye giriş adam başı 6 EUR. Fosilleşmiş Orman Parkını gezmeyecekseniz, hiç olmazsa bu müzeyi kaçırmayın. Müze iyi organize edilmiş. Burada fosil ormanından getirilmiş çeşitli ağaçların fosilleri, çeşitli kayaçlar ve yarı değerli taşlar, hayvan fosilleri sergileniyor. Doğrusu gezmeye değer bir müzeydi.

Müzede geçirdiğimiz 45 dakika kadar bir zaman sonrasında Sigri Köyüne doğru yolla çıktık. Uzaktan Osmanlı tarafından 1757 yılında yapılan kale gözüküyor.

IMG_2643

Sigri küçük bir köy. Ancak pırıl pırıl bir denizi var. Ekip denizi görünce bütün yorgunluğu unuttu. Buranın sahili biraz küçük ama denizi biraz soğuk olmasına rağmen çok güzeldi.

Daha sonra yine çıplak tepeler ve bol virajlı bir yoldan Kalloni’ye doğru dönüşe geçtik. Yol üzerinde Filia denen bir yerleşim biriminden geçerken bir kafeteryada (Supreme Cafe) durduk. Bir çay-kahve içimi mola verdik. Masalardan birisine çöktük. Hemen yan masada bir grup Yunanlı ile tanıştık. Sonra muhabbet koyulaştı, sanki 40 yıllık dost olduk.IMG_2680 Maria, kardeşi Efi’nin işlettiği Cafeye yardıma gelmiş. Kardeşi bir kaza sonucu ayağını kırınca, işin bir ucundan tutmak istemiş. Konu peynire gelince, Maria bize tam yerine geldiğimizden bahisle istersek bir mandıraya gidebileceğimizi ve peynir alışverişi yapabileceğimizi söyledi. “Körün aradığı bir göz, Allah verdi iki göz” diyerek atladık arabalara ve Filia adlı köye girdik. Ortam çok güzel. Hala geleneksel evler ve yaşam biçimi devam ettiriliyor. Biçimsiz ve kötü evler yok. Bu arada bir sürpriz yaşadık ve minaresinin ucu olmayan bir camiye rastladık. Bu caminin hemen yanında bulunan Basilius Aggelou mandırasından peynirlerimizi aldık. Maria’dan ayrılıp Kalloni’ye geri döndük.

Akşama yemeğimizi bir gün önce öğlen yemeğimizi yediğimiz yerde yedik. Uzolar devrildi. Biz de devrilmeye yakın olduğumuzu hissedince otelimize döndük.

Yarına Kalloni Körfezinin ters tarafına gideceğiz ve Vatera sahilinde denize gireceğiz.

Gezekalın

Ümit Kuru

16.07.2013 Saat 01:54

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.