İzlanda Dipnotları:İzlanda’nın Türk’e Düşmanlığının Kaynağı

tumblr_inline_o5gwpwjN1F1rtdfb6_400.jpgİzlanda ile ilişkilerimizin ilk olarak 1627 yılına dayandığını biliyor musunuz?

İzlandaca da “Tyrkjaranid” diye bir kavram var.  Anlamını biliyor musunuz?

Peki son sorum; İzlanda’da 1970’li yıllara kadar, 350 yıl boyunca, Türk öldürmenin suç olmadığını biliyor muydunuz?

Ben yukarıdaki sorularımın hiç birisinin yanıtı bilmiyordum doğrusu. İzlanda’ya önümüzdeki günlerde yapacağımız seyahatimizi neden aktarmalı olarak yapacağımızı, neden doğrudan THY’nin uçuşunun olmadığını merak etmedim değil. Herhalde ticari olarak uygun değildir demiştim.  Ancak İzlanda’nın ülkemizde Büyükelçiliğnin bile olamadığını ve vize işlemlerinin neden Danimarka üzerinden olduğunu bir türlü anlamamıştım. İzlanda seyahati öncesi araştırma yaparken ve Doğu İzlanda’yı araştırırken, 1627 yılında yaşananları öğrenince her şey yerli yerine oturdu diyebilirim. Tazesi tazesine de bilgileri izleyenlerle paylaşmak istedim.

Efendim! Bütün olay 1627 yılında Küçük Murat Reis adlı bir denizcinin İzlanda’nın Doğu kıyılarına sefer yapması ile başlıyor. Gerçekte adı Jan Janszoon van Haerlem olan Murat Reis, aslında Hollandalı. Hollanda’da Haarlem’de doğmuş. Tam bir serseri ve rezil bir adam olan Jan Janszoon, otuzlu yaşlarda Hollanda krallığı adına korsanlık yapmaya başlamış. Zamanla resmi korsanlık kazancı ona yetmemiş, yarı zamanlı Hollanda’ya, yarı zamanlı da kendine çalışmış. Saldırdığı gemilerin ait olduğu ülkelere göre kendi gemisine kimi zaman Hollanda bayrağı çekmiş, kimi zaman Osmanlı bayrağı.

Bu arkadaşın kaderi Kanarya Adaları civarında haydutluk ederken, Osmanlı’nın nüfuz bölgesinde üslenen ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından teşvik edilen Fas-Cezayir korsanlarına esir düşünce değişmiş. Müslüman olmuş, adını Murat Reis koymuşlar. Daha evvel yaşamış meşhur bir Murat Reis zaten var olduğundan, bizimkine Küçük Murat Reis denmiş.

Bu arkadaş bir süre Osmanlıya bağlı Cezayir-Fas limanlarından kalkıp korsanlık yapsa da, Osmanlı bazı Avrupa ülkeleri ile korsanlık yapmayacağına dair anlaşmaya varınca kazancı gerilemiş. Kendine bu dönemde başka yollar ararken, Murat Reis’e kader  bir kez daha gülmüş.

İspanya’dan göç etmeye zorlanan Moriskolar, bugünkü Fas ve Cezayir topraklarına göç etmek zorunda kaldılar. Moriskolar, 1500’lerde Endülüs tamamen yok edildikten sonra Müslümanların ve Yahudilerin İber yarımadasından sürülmesi üzerine, vatanları İspanya ve Portekiz’den ayrılmamak için Hristiyanlığa dönen Müslümanlardır. Daha sonraları bu unvan, Katolik olarak bilinen fakat gizlice Müslümanlığı yaşamaya devam ettiğinden şüphelenilenlere karşı kötüleyici bir anlamda kullanılmaya başlandı ve 1609-1614 süresince şüphelenilen bütün Moriskolar, İberya’dan sürgün edildi. İşte bu Moriskolar’ın, bugünkü Fas sınırları içindeki Bou Regreg Nehri ağzına kurdukları şehri bizim Murat Reis ve korsanları yönetmeye başladı ve burası kısa süreliğine de olsa bağımsız bir şehir devlet oldu. Adı Sale Cumhuriyeti olan bu devletin başına da Murat Reis seçildi. Tabii ki ana gelir kaynağı da korsanlıktan elde edilen yağma malları ve kölelerdi. Kendi devleti de olan Murat Reis, korsanlık faaliyetlerini iyice arttırmaya başladı. Kendi ülkesinden Moriskolar ve Avrupalı bazı meslektaşı korsanlarla birlikte Kuzeye, İngiltere, Danimarka ve Norveç kıyılarına korsanlığa gitti, yağmaladı, köleler getirdi.

Şimdi gelelim asıl konumuza; Aslı Jan Janszoon, bize dokunan kısmı Küçük Murat Reis olan bu korsan,  12’si kadırga olan 15 parçalık bir filo ile 1627 yılında İzlanda’ya bir sefer yapmış. 20 Haziran 1627 tarihinde İzlanda açıklarında demirlemiş. Bu bölgede 16 Temmuz tarihine kadar 26 gün kalmış. Lundy Adasını kontrol altında tutmuş, 400 esir ve büyük bir ganimetle Cezayir’e geri dönmüş. Bazı kaynaklarda kahramanlık olarak anlatılsa da, İzlanda kaynakları olayı işkence ve eziyet olarak anlatıyor. Hikayeyi birinci ağızdan anlatan ise kendisi de, ailesi ile birlikte esir düşen ama sonradan Danimarka Kralının fidye ödemesi ile kurtulan rahip Ólafur Egilsson. Ólafur bir yıl sonra İzlanda’ya döndüğünde yaşadıklarını anlatan bir kitap yazıyor. Olafur’un karısı ise bir Cezayir’liye cariye olarak satılmış. Çocukları ise İzlanda’ya hiç dönememişler. Gerçek ismi Gudrídur Símonardóttir olan eşi İzlanda’ya 10 yıl sonra dönebilmiş. Bu sırada kocası Olafur ölmüş. Gudrídur ülkesine döndükten sonra ana dilini ve Hristiyan yaşam biçimini öğrenmesi için Danimarka’ya gönderilmiş. Oradaki öğretmenlerinden birisi olan İzlandalı din bilimi öğrencisi Hallgrímur Pétursson ile evlenip beraber İzlanda’ya dönmüşler. izlanda’ya döndükten sonra rahip olan Pétursson, İzlandanin en değerli şairlerinden birisi olmuş. Günümüzde Reykjavik’in en önemli kiliselerinden birisi olan Hallgrímskirkja Kilisesi ismini ondan almış.

Bu olay İzlanda’lılar üzerinde yıllar süren bir Türk düşmanlığı yaratmış. Olay romanlara tiyatro eserlerine konu olmuş. Tyrkjaranid” deyimi İzlandacaya yerleşmiş. Bu kelimenin anlamı kabaca “İnsan çalan Türk” demek. 350 yıl süre ile İzlanda’da Türk öldürmek kanunsuz bir davranış olarak görülmemiş. 1970’lere kadar kanun gereği hiç Türk öldürüldü mü bilmiyorum? Ama artık bu kanun yürürlükte değil, Şükürler olsun ki.

Adam Türk değil, Hollandalı! Korsanlıktan elde ettikleri hep kendine gitmiş, Osmanlıya, daha da önemlisi Türk’e  kötü imaj dışında bir faydası olmamış. Korsan grubunun en azından çoğu Türk değil, Morisko ve Avrupalı ama maliyeti bize!

23 Temmuz’da İzlanda’da olacağız. Hayalim bu güzel, doğa harikası ülkeden güzel anılarla ve güzel bir gezi yazısı ile dönebilmek. Kim bilir belki kötü Türk imajının değişmesine de bir katkımız olur..

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

05.07.2016 Saat :01:18

Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: